Hemsin tarihinin belli bir bölümü hakkinda herkesin mutabakati vardir.Hemsinliler`in tarihi konusunda bir dönemi aydinlatan bu önemli tarih kesiti su sekildedir: AMAD-UNILER`in Beyi olan Hamam ve çok sayidaki kadin, erkekve çocuktan mütesekkil akrabalari göç ederek Hemsin`e yerlestiler. Iste bugünkü Hemsinliler`in atalari Hemsin`e adini veren bu kisilerdir.Bu olaya iliskin elde iki rahibin yazdigi kronikler vardir.
Bunlardan ilki; `Mus`taki Çangli Kilise papazi Mamikonlu Hohanes (V.Bab), 628`de biten`Daron (Mus-Ahlat bölgesi) Tarihi` adli eserinin sonunda diyor ki: Bizans Kayseri Herakliyus Sasanli Sehensahi (II.) Khosrov`a savas açtigi sirada(626 yilinda), Gürcü Beyi Vastyan`in Çoruh`u geçerek, (Balkar Daglari kuzey yamacindaki) Dampur denilen sehri yiktigindan, onun (kizkardesinden dogma) yegeni (Amaduni`li urugu beyi) Hamam, bu sehri yeniden imar ederek, kendi adini verip Hamamasen (= Hamam-Abad / Hamam`in senlendirdigi) dedi.`Hemsin`in bundan önceki adi Dampur veya Tampur iken, 626 yilinda Hamam Bey`in sehri imar etmesiyle yeni adi ilk sekliyle `Hamamasen` olarak ortaya çikiyor. Buna karsilik, kronikini 788 yilinda yazan Gevond, bu haberi 160 yil sonra olmus gibi göstererek; `yagmalanip yoksul düsen çoluk-çocuklu onikibinden çok kimseler, boybeyleri Amatunili Hamam`in öncülügünde göçüp kaçarak Kol (Göle) üzerinden Tayk (Oltu- Narman) bölgesine vardilar; oradan da, kuzeybatidan akarak Egeristan (Eceristan/Acara)`a, Post Denizi`ne (Karadeniz`e) karisan Akapsis`i (Çoruh`u) geçtiler. Bunu haber alan Bizans Kayseri (IV.) Konstantin (780-797), onlari ülkesine yerlestirerek, verimli topraklar verdi.` Her iki anlatimda verilen tarihler arasinda 160 yil gibi bir zaman dilimi oldugu halde, her ikisinde de Amatuni`li Hamam Bey`in göçünden bahsedilmektedir.
Iki kronik arasinda böylesine bir zaman farki olmasi yazarlardan birinin hata yapmis oldugunu akla getirmektedir. Bununla birlikte, anlatimda Acara`dan bahsedilmesi sebebiyle olsa gerek, Kirzioglu, Gevond`un anlattigi 160 yil sonraki olayin Hopa`nin koyuncu Hemsenlileri`ne ait olabilecegini söylüyor. Hemsinlilerle ilgili yazdigi kitap Bagdik Avedisyan tarafindan Türkçe`ye tercüme edilerek `Hemsin Gizemi` adiyla yayinlanan Levon Haçikyan adli Ermeni yazar, olayi aynen kabul ederek Gevond`un yazdiklarina itibar ediyor ve olayin 789-790 yillarinda Arap vostikan Obaydullah ve vekili `beterin beteri` Süleyman zamaninda ve onlarin baskilari sonucu meydana geldigini söylüyor. Haçikyan, Baspatrik Elipatruslu Yesayi`nin de bu olayla ilgili olarak adinin geçtigini iddia ettikten sonra, Baspatrigin 788 tarihinde ölmüs bulundugunu göçün ise 789-790 tarihlerinde meydana geldigini yine kendisi yaziyor. Bu iki tarihi kaynagi degerlendirdigimizde, Kirzioglu`nun bildirdigine göre Mamikonlu Hohanes`in kitabi 628 yilinda bitmis ve 626 yilina ait bir bilgiyi vermektedir. Hohanes`in 789-790 tarihlerinde meydana gelecek bir olay hakkinda 160 yil önceden bilgi vermesi sözkonusu olamayacagina göre, Gevond ya tarih hatasi yapmaktadir, veya Hopa yöresine gelen Hemsinlilerin göçü ile Hamam Bey`i karistirarak yanlis bilgi vermektedir. Amad-Uniler Hamam Bey`in göç ederek harap edilmis ve o zamana kadar Dampur/Tampur diye anilan sehri aldigi, imar ederek kendi adindan mülhem `Hamamasen` adini verdigi konusunda Türk ve Ermeni tarihçiler arasinda tam bir mutabakat vardir. Hemsinlilerin Müslüman Ermeni oldugunu iddia eden Haçikyan, Amad-Unileri ise aynen kabul eder. Ona göre; `Amatuni beyliginin öz yurdu Ayrarat bölgesinin Aragatsotin ve Kotayk eyaletlerini kapsayan topraklar olup idare merkezi de taninmis Osakan kentiydi.` Prof. Kirzioglu`da; `Merkezi Osaga kalesi olan Alagaz dagi ile Gökçegöl arasinda yerlesen bu uruga, (geldikleri Hamadan bölgesine göre) `Amad-uni` (Hamad hanedani) denilmeye baslandi. Ancak bazi Iranlilar, onlarin ilk boy begine göre bugün bile Manualar diye anarlar` demektedir.
Anlasilacagi üzere her iki yazar da ayni yöreyi degisik yer adlari ile anlatmakta ve en önemlisi de Haçikyan onlari Ermeni gösterebilmek için bu topraklarin onlarin `öz yurdu` oldugunu iddia ederken, Prof. Kirzioglu ise bu bölgeye `yerlesmis` olduklarini beyan ediyor.Prof. Kirzioglu, R.Grousset ve Khorenli`ye dayanarak; `Ilk Partli Hükümdari Arsak (M.Ö. 250-247) tarafindan getirilerek, Iran`da Hamadan topraklarina, (koruyucu olarak) yerlestirerek gittikçe yükselen `Manua` adli pehlivan yapili yigidin urugunu, (360 yil sonra) Ardases, tatlilik ve taltif ile getirterek onlara köyler ve arazi vermisti` demektedir. Alinti oldugu için karmasik olan metni düzelterek bir baska yerde; `Horasan`dan M.Ö. 250 yillarinda boybegleri Manua ile HAMADAN bölgesine korucu/muhafiz Türkmenler olarak gelen; oradan Küçük Arsakli Hükümdari Ardases tarafindan 110 yillarinda saygi ve özenti ile getirilip, Gökçegöl-Alagez arasina yerlestirilince, Hamadan`dan gelislerine göre `AMAD-UNILER` adiyla anilan kabile` seklinde ifade etmektedir. Amad-Uniler`in mensei konusunda Prof. Kirzioglu`nun basvurdugu kaynaklara deginmeyen Levon Haçikyan, gaflet eseri olacak, N.Adontz adli yazarin Rusça eserine dipnotta atifta bulunuyor.
`Jüstinyen Döneminde Ermenistan` adini tasiyan ve 1908 yilinda St.Petersburg`da yayinlanan esere atif yapilan dipnotta aynen söyle deniyor: `N. Adontz`a göre Amatuniler`in ilk yasadigi yer Iran`in Maku yöresinde, Artaz yakinlarindadir.` Haçikyan`in ayrinti vermemesi sebebiyle dayanaklarini göremedigimiz için,Adontz`un Prof. Kirzioglu ile ayni kaynaklari kullanip kullanmadigini bilmiyoruz. Ancak, Amatuni veya Amad-Uni olarak anilan kabilenin Iran`dan gelip Alagaz dagi ile Gökçegöl arasina yerlestiklerini anliyoruz. Isimlerinin de kaynagi oldugu için ve Prof. Kirzioglu`nun Khorenli`den naklen verdigi bilgiler isiginda Hamadan`dan geldiklerini kabul etmek gerekiyor. Prof. Kirzioglu`nun `Manua adli pehlivan yapili yigit` diye andigi Amad-Uni Beyi`nden Haçikyan söyle bahsediyor: `VI.yy.da insa edilmis Pitgnavank`in duvarinda da `Amatuniler beyi Manuel` altyazili bir süvari rölyefi yer almakta. Arastirmacilara göre bu Manuel, manastiri yaptiran kisi olup bundan da Kotayk`in, daha dogrusu bu eyaletin bir bölgesinin (Hrazdan vadisi) Amatunilere ait oldugu anlasiliyor.` Yukarida Khorenli`ye atfen Kirzioglu tarafindan verilen metinde geçen `Manua`nin, ya M.Ö.250 yillarinda Hamadan`a geliste veya M.S.110 yillarinda (360 yil sonra) kuzeye Alagaz dagi ile Gökçegöl arasina göç ediste urugunun basinda olmasi gerekiyor.
Buna göre bu kisinin VI.yy.da manastir yaptirmasi sözkonusu olamaz. Ancak, Amad-Uniler Hiristiyanligi kabul etmis olduklarindan `Manuel` adli bir baska Amad-Uni beyi olabilir veya manastiri o yaptirmamistir, fakat tarihi kisiligi sebebiyle onun rölyefi yapilmistir. Amad-Uniler`in Hiristiyan olusu ile ilgili Prof. Kirzioglu sunlari kaydediyor: `Romalilar`in yardimiyla atalari Küçük Arsaklilar ülkesini Sasanlilar`dan kurtaran III.Tridat (286-330), kendisini `dönük` hastaligindan, `Incil` okuyarak iyilestiren ve `insan kiligina dönüstüren` bu Anak-oglu Aziz-Grigor`un* minnettari olarak 301 yili baharinda vaftiz edilip Hiristiyan oldu. O yaz yapilan onalt boybegi/satrapin katildigi `dernek`te, hepsi çagin Hak-Dini olan Hz. Isa dinini gönülden benimsediler, böylece o yil ülke resmen Hiristiyan oldu. III.Tridat`in Roma`da getirdigi kâtibi AGATANGELOS`un yazdigina göre, kisa zamanda Hz. Isa Dini; `herbiri bin ve onbin askere sahip bu Beglerin bölgesine dönmelerini müteakip, Torkom (Türkmen/Oguz) irki` tarafindan benimsendi.` Demek oluyor ki, III.Tridat`in Hiristiyanligi kabul etmesi ve kendisine bagli beyleri de Hiristiyan olmaya ikna etmesiyle, M.S.301 yilinda, bu beyliklerden biri olan Amad-Uniler de Hiristiyan olmuslardir.
Agatangelos`un `Torkom irki` Hiristiyan oldu demesi, Amad-Uniler`in (ve belki baska Türk boylarinin da) o zaman Hiristiyanligin Gregoryen mezhebine girmis oldugunu gösteriyor. Amad- Uniler`in Kimligi Tarihi bilgilerin siralanisindan ve tutarlilik yönünden irdelenmesinden sonra, Hemsinliler`in atalari olan Amad-Uniler`in kökenlerini mantiken de sorgulayabiliriz. Tarihi bilgiler isiginda su degerlendirmelerin yapilmasi mümkün olmaktadir: Amad-Uniler`in, önce Hamadan`dan Alagaz dagi ile Gökçegöl arasina göç ettikleri, sonra da buradan simdiki Hemsin yöresine geldikleri anlasilmaktadir. Hamadan`a da Horasan`dan geldikleri Prof Kirzioglu tarafindan ifade edilmektedir. Tarihin çesitli dönemlerinde Dogu`dan Bati`ya dogru göç ederek gelen Türklerin tipik `göç` olgusu ve yönü bakimindan uygun bir davranistir bu. Ermeniler`in kendi tarihlerinden de anlasilacagi üzere, bugünkü Ermenistan onlarin anavatanidir ve buraya göç ederek gelmis degildirler. Alagaz dagi ile Gökçegöl arasindaki bölgeden Dampur/Tampur (Hemsin`in eski adi) bölgesine gelislerinde isimleri Türkçe`dir. Hamam Bey ve akrabalari geldiginde eski Dampur/Tampur sehri tahrip edilerek yikilmisti. Yikilmis bir yeri senlendirdigi için ismine yine Türkçe olan `sen` kelimesi eklenerek; `Hamam`in senlendirdigi yer` anlaminda `Hamamasen` ismi ile buranin adi Türkçelestirilmistir. Hiristiyanligi kabul etmis olduklarindan bir taraftan Hiristiyan adi almakla birlikte, diger taraftan da Türkçe isimlerini muhafaza etmeleri önemlidir. Gerek isimleri, gerekse göçen bir topluluk olmalari onlarin Türk olduklari görüsünü destekleyen iki önemli olgudur. `Tarih Yapan Ama Yazmayan` Türkler`in `tarih yapan ama yazmayan` bir millet oldugu tarihen sabittir.
Bu yüzden eski Türk tarihini Çin kaynaklarindan, göçler sonrasini ise Iran, Ermeni ve Rum kaynaklarindan ögrenmek mecburiyetindeyiz. Elbette henüz `bilimde objektiflik` kavraminin gelismedigi o dönemlerde yazilanlarin tarafsizligindan emin olamayiz. Fakat ne yazik ki yapacak baska bir sey de yoktur. Türkler`in tarih yazmama aliskanliklarina karsilik, Ermeniler`den ve özellikle de Ermeni din adamlarindan önemli sayida tarih yazari çikmistir. Ayrica Ermenilerde kitaplarin kenarina andaç denilen not düsme gelenegi vardir ki bu da bir tarih kaynagi olarak kullanilmaktadir. Levon Haçikyan, Hemsin`in tarihi konusunda yeterli bilgi elde edemeyisinden bakin nasil yakiniyor: `Tüm ortaçagdan hemen hemen hiç bilgi korunamamis. Bu nedenle ister istemez XIX. Yüzyil gezginlerinden yararlanmak gerekiyor.` Haçikyan`in sikâyet ettigi gibi Hemsinliler, göç ederek yöreye yerlestikleri 626 yillarindan beri, 1400 yila yakin bir zaman dilimini bu yörede yasadiklari halde, koskoca tarihten bugüne herhangi bir yazili eser gelmemistir. Bu davranis, `tarih yapan ama yazmayan` bir kavmin; Türk kavminin tipik davranisidir. Ermeniler ise gerek tarih kitabi yazarak,gerekse kitaplara andaçlar düserek tarihi bilgi birakma geleneginesahiptirler.Samsadin Hoca`nin MektubuKoskoca Ortaçag`dan elde bilgi olmayisina yanan Haçikyan, Samsadin Hoca`dan kaldigini söyledigi bir mektubu sevinçle zikrediyor.
Ona göre mektup, Hamsen`in Kostentz manastirindan 1422 yilinda kopya edilmis Kudüs Patrikligi kütüphanesinde 1617 numara ile kayitli bir elyazmasina kaydedilmis. Muhatabi ise Hemsin Beyi...Mektubu yazanin Samsadin, Karadeniz üzerinden yapilan uluslararasi ticaretle ugrasan, Trabzon`daki Çarkhapan Ermeni manastirini yeniden insa eden,Kefe`deki Aziz Anton Manastiri`nda Nerses Snorhali`nin siirlerini el yazmasi bir kitaptan kopya ettiren bir Ermeni oldugu iddia ediliyor. Mektupta ise söyle yaziyormus:` Tanri ve Aziz Nikolas adina, Tanri katinda vaad et ki, yolcu için iyi olasin ve yolcunun malini Tanri`nin sana verdigi can gibi koruyasin, kim olursa olsun, hiristiyan ya da yabanci, bu sana emanet. Ve ben Samsadin, sana ne emanet verirsem onu alasin, daha fazla tamahlik olmasin. Bu konu üzerinde Sper (Ispir) beyine de yaz, yükünü yük bilsin, tambalit`i tambalit,iloma`yi iloma, khurçi`yi khurçi, bogça`yi bogça. Ve Basen Sinoru`na ulasana dek, yükler için verilecek tüm harçlar, tami tamina ne alinacaksa onu yazsinlar ki tamah ve sahtekarlik olmasin`Haçikyan, `yük, tambalit, iloma, khurçi, bogça` kelimelerini anlamamis olacak ki söyle bir dipnot düsüyor: `Sözü geçen yük, tambalit, iloma, khurçi, bogça terimlerinden Hamsen patikalarindan Karadeniz`e ve aksi yöne tasinan mallarin degisik boy ve ölçüleri anlamak gerek.`Bu kelimelerden ilki olan `yük` tamamen Türkçe bir kelime olup hiç bir açiklamaya ihtiyaç göstermemektedir. `Khurçi` diye yazilan kelime ise halen yörede kullanilmakta olan `hurci` veya `hurc` kelimesi olup bu daTürkçe`dir. Azerbaycan Türkçesi Sözlügünde `hurcun` olarak geçen kelimenin anlamini görelim: `Heybe, hurç, mesin veya kilimden yapilmis büyük torba veya heybe`D.Mehmet Dogan`in Büyük Türkçe Sözlük`ünde ise `hurç` kelimesinin anlami söyle veriliyor: `Mesin veya kilimden yapilmis büyük torba veya heybe, camedan.`Görüldügü gibi bu kelime hem Azeri Türkçesi`nde hem de Türkiye Türkçesi`nde ayni anlamda ve aktif olarak kullanilan bir kelimedir. Sonuncu kelime olan `bogça` ise düpedüz Türkçe olan `bohça` kelimesidir.Bu mektubun tarihi Fatih`in bölgeyi fethettigi 1461`den ve girisilen Türk yerlestirme çabalarindan önce olduguna göre, mektupta kullanilan Türkçekelimeler, 626 yilindan beri bölgede yasamakta olan Hemsinliler`in Türk olduklarini açik biçimde ortaya koymaktadir. Kökenini tespit edemedigimiz`tambalit` ve `iloma` kelimeleri ise Ermenice olmadigindan Haçikyan tarafindan anlasilamamislardir.
1430`larda yazilmis olan mektupta geçen `Basen Sinoru`na ulasana dek`ifadesine dikkatinizi çekmek isterim. Burada `Basen` diye geçen; `Pasin` olarak günümüze gelen Erzurum`un Pasinler ilçesidir. Ancak, Haçikyan`in özelisim zannettigi `Sinor` kelimesi ise `sinir` kelimesinin bölgede halen kullanilan biçimi olup tamamen Türkçe bir kelimedir.Samsadin`in Müslüman `Semsettin` mi, yoksa Haçikyan`in iddia ettigi gibi Manastir onaran bir Hiristiyan mi oldugunu bilmiyoruz. Yine isminin Davit oldugu iddia edilen Hemsin Beyi konusunda da bir bilgimiz yoktur. Amad-Uniler`in zamanin hak dini Hiristiyanligi kabul etmis olduklarini bildigimizden, Davit gibi Hiristiyan isimleri almalarini da mümkün ve dogalkarsilariz. Ancak, Hiristiyan iken de Türkçe konustuklarini, Haçikyan`dan naklettigimiz bu mektup bir kez daha göstermektedir.Islamlasma Süreci XIV. Yüzyil baslarinda Gürcü tarihi yazari Brosset, Ispir ve Bayburt`a gelen 60.000 kisilik bir göçebe Türk toplulugundan bahsediyor: `Altmis bin kisilikbir Türk göçebe toplulugu Sper (Ispir) ve Baberd (Bayburt)`de kislayip, yaz aylarinda Parkhar daglarina yayiliyor, Tayk ve daha uzak yörelere saldirilargerçeklestiriyordu.` Bu Türklerin Müslüman lideri Sahali, 1460 yilinda Hemsinliler`in Hiristiyan lideri Veke`yi yeniyor ve esir aliyor. Aynikaynaga göre genç Veke, `Sekh adi verilen Sofu`ya teslim edilmis.` (Pornak Türklerinden oldugu yazilan Sahali`nin güçlü ordusu Tiflis`i de elegeçiriyor.) Böylece Hemsinliler`in Islamlasma süreci de baslamis oluyordu. 1489`da ise Hemsin Beyi de (2.) Çitakh adi verilen Müslüman Türkler`e yenilerek bir baska Türk devleti olan ve 1478-1490 yillari arasinda Ispir`ielinde tutan Akkoyunlular`a siginip Ispir`e yerlesiyor. Böylece Hemsin`i Müslüman Türkler yönetiyor. P.Tumayantz, 1870 yilinda hazirladigi topografyasinda, Karadere Ermenileri`nin Sper`den (Ispir`den) Baberd`den (Bayburt`tan) ve özellikle Hamsen`den `din degistirmekten kurtulmak amaciyla bundan 170-180 yil önce` yani 1690-1700`lü yillarda göçtüklerini anlatiyor, ve `hayli yillar sonra -diye sürdürüyor- Hamsen ilinde kalan nüfusun tamamini taciklestirdiler (Islamlastirdilar).
Bundan sonra Karadere`ye yöneldi saldirilar ve yokluk içinde binlerce aile Trabizon, Ordu, Yuniya, Çarsamba, Pafra, Sinop ve taAdapazari köyleri ile kentlerine sigindilar.` Bu ifadelerden anlasildigi kadariyla Ispir ile Bayburt`ta yerlesik olan veHamam Bey`in gelisinden önce Hemsin`de yasamakta olan Ermeniler göç ederek önce Karadere bölgesine gitmis, sonra da Trabzon- Adapazari arasina giderekyerlesmislerdir. Burada anlasilmayan konu, bütün Dogu Anadolu`da çok sayida Ermeni varken ve din degistirmeye zorlanmazken neden Bayburt, Ispir veHemsin`de böyle bir baskidan bahsedildigidir. Bunun temelinde yazarin Hiristiyan olmasi sebebiyle, baska amaçlarla gerçeklesmis göçleri çarpitarakvermis olmasi yatiyor olabilir.H.Acaryan adli Ermeni yazari da Hemsin ve Karadere`den binlerce Ermeni`nin Sinop-Trabzon arasina yerlestigini yaziyor ve I. Dünya Savasi öncesi göçeden Ermenilerin dagilimini söyle veriyor: -Trabzon`da 800 ev Ermeni,-Degirmendere`den Yambol nehrine kadar Gavata ve Yomra`da 2.340 kisi,-Sürmene`de 100 ev,-Akçaabat`ta 4.000 kisi,-Tirebolu`da 40 ev,- Giresun`da 400 kisi,-Samsun-Canik 2.000 ev Ermeni.Acaryan bunlarin sonu ile ilgili olarak; `Hamsen Ermenilerinin bu büyükgöçmen topluluklari yüzyilimizin basindaki üzücü olaylarda yok oldular`demektedir. Yazarin suçlayici imasina karsilik bunlarin da 1915 tehciri*(göçü) ile Suriye-Lübnan tarafina gönderildikleri anlasiliyor.1915 tehciri öncesinde Dogu Anadolu`da yer yer nüfus oranlari %15-20`lerekadar düstügü halde Ermeniler`in Islamlasmaya egilimli olmadiklaribilinmektedir. Hemsinliler`in Müslümanligi kabul etmeleri, onlarin Türkolmalari ve ayni dili konusan Türklerle kolayca anlasmalari sebebiyle olmustur. Ermeniler ise gerek Hemsin`den gerekse Karadere`den göç edip ayrilmislardir. Trabzon-Adapazari arasina yerlesen Ermeniler ise, bütün Dogu Anadolu`daki soydaslari gibi 1915 tehcirinde Suriye - Lübnan tarafina göçetmeye mecbur edilmislerdir.
93 Harbi diye anilan 1877-78 Osmanli-Rus savasi sonucu Karadeniz`in kuzeykiyilari Ruslarin eline geçince, Ruslari tabii müttefik olarak görenErmenilerden bir kismi o bölgelere göç etmislerdir. Haçikyan`in naklettigine göre bunlar arasinda Hemsin`deki artik az sayida kalmis olmasi gereken Ermeniler de vardir. `1877-78 yillarinda Rus-Türk Savasi sonucu Karadeniz`inKafkas kiyilarinin Rus Çarligina geçmesiyle, 1860`li yillarda baslamis olanHamsen Ermenilerinin Abhazya göçü daha da büyük boyutlara ulasti. OnlarAbhazya`nin Sukhum, Soçi, Matzesta, Lor, Mitsuri, Tsabella, Adler, Sapuska,Yeni Afyon, Gogri vd. kentlerine yerlestiler.`Demek oluyor ki, 1843- 44 yillarinda Prof. Karl Koch`un Hemsin - Ispir arasinda rastladigi az sayidaki misafir-sevmez Ermeniler, böylece göç ederek 1877-78 savasi sonrasinda Hemsin`den ayrilmis oluyorlar.Hemsin`de Yer Adlari Dogu Karadeniz`de yer adlari uzun yillardir küçük söylenis farkliliklari ilevarliklarini muhafaza etmektedirler. 1843-44 yillarinda Rize`yi ve bu arada Hemsin yöresini de ziyaret eden Prof. Karl Koch bu durumu söyle tespit ediyor: `Küçük Asya`nin kuzey sahilleri ve özellikle Pontus Kralliginin topraklarinin kendine özgü bir özelligi su idi: Bir yandan önemsiz isimlerbile en yakin zamana degin hemen hiç degismeden kalirken, diger yandan eski çagin önemli büyük kentleri iz birakmadan kaybolup gidiyordu.`Bir kültür politikasi olarak yer adlari ancak Cumhuriyet döneminde Türkçelestirilmis, Osmanli döneminde ise önceki halleriyle aynen muhafaza edilmislerdi. Hemsin yöresinde ise Cumhuriyet öncesi dönemde Türkçe yer adlarina rastliyoruz.Prof Koch `Cimil dagindaki ilginç evime döneyim` dedikten sonra KumbasarSüleyman Aga`nin evinden gördügü çevreyi anlatir: `Buradaki dag silsilesi, yarimay, Sogorni köyünün yaz evlerinin (yaylasinin) orada bulunmasindan olsagerek, `Sogorni - Jailanin- Baschi` diye adlandirilirdi.
` Karl Koch`un yazmaya çalistigi ifade düpedüz `yaylanin basi` kelimeleridir. Demek ki1843`te, Devlet elinin ulasma güçlügü çektigi bir yerde -ki zaten Osmanli yer adlarini degistirmemistir- öz Türkçe yayla isimleri mevcuttur. Prof. Koch`un kaydettigi Türkçe yer isimlerinin önemlileri sunlardir:Çagirankaya (Arici-Deveci s.17), Demirdagi veya Temirtagi (s.19), Ortaköy(s.23), Çoban dere (S.32), Seytan dere (s.32), Çobanköy (s.33), Ot deresi (s.45), Balkar suyu ve Balkar köyü (s.52), Hala suyu ve Hala köyü (s.59).Ayrica Kanlidere, Kavran deresi, Cennet dere, Furtuna deresi ve Firtinaninbir kolu olan Büyük dere de Koch`ub zikrettigi Türkçe isimlerdir. Hemsin yöresinde görülen Türkçe dag, yayla ve göl adlarina baska örnekler devermek mümkündür. Davali yaylasi, Anadagin Denizi, Gölgeli Göl, Karadere bunlardan sadece birkaçidir.Karl Koch`un kaydettigi Dasçeh deresi üzerindeki köprüye ait bir Türkçekitabede ise sunlar yazilidir: `Güzel ve iyilikle dopdolu, Tuna Nar Mustafa Aga, Muhammedoglu tarafindan, Hicri 1212 yilinda (1797/9) kuruldu.`Rize`nin sahil kesimlerinde Cumhuriyet öncesi Türkçe isimlere rastlamak son derecede zor iken, hemsin yöresinde çok sayida örnek bulunmasi ilginçtir.Bunun sebebi, sahil kesimindeki (eski Kimmer ve Saka`lar müstesna) Türk yerlesiminin daha geç tarihlerde meydana gelmesine karsilik, Hemsin`deTürklerin daha 626 yilinda yerlesmis olmalaridir.